
“BİR KIBRIS MASALI”
Vaktiyle Servi isimli çok güzel bir genç kız vardı. Ay tanrıçası onu çok severdi. Evleri tanrıçanın tapınağına çok yakındı.
Servi’nin annesi sık sık tapınağa gelir, sunak taşına hediyeler getirirdi. Servi 16 yaşında idi. Her geçen gün boyu hızla uzuyordu. Boyunda, yürüyüşünde, hasılı her davranışında, bir asalet vardı. Genç yaşta ismi güzellik simgesi olmuştu. En güzel kızları onun için selvi boylum denirdi.
Tapınağa gittiği zamanlar arada bulunan bir ala geyik ile oyunlar oynardı. Bazen geyiğin sırtına biner, ormanın içinde dolanırdı. Ormanın kenarında çok güzel bir göl vardı.
Servi çok defa geyiğe biner ormana gezmeye giderdi. Bazen de aydınlık gecelerde geyikli birlikte yüzmek onun çok hoşuna giderdi.
Ayın on dördü olduğu, bir gece Ay Tanrıçası göle kadar altın renkli saçlarını uzatınca, o saçlara tutunarak gök yüzüne çıkarıldı.
Bademlerin çiçek açtığı bir bahar sabahı, yine sevgili geyiği ile birlikte göl kenarında geziniyorlardı. Geyik yavrusuna da çevreyi gezdirmek istiyordu.
Servi yine tapınağa bir demek çiçek bırakmaya gitti. Dönüşünde avluda genç bir heykelci olan Orima ve hocası Nellos ile karşılaştı. Büyük usta yeni bir Güzellik Tanrıçası heykeli yapmaya başlamış epey de yol kat etmişti. Servi'yi gördükleri zaman ikisi de hayran kaldılar.
Büyük heykelci, aynı zamanda usta bir şairdi. Doğaçlama olarak yüksek sesle bir şiir okudu. Genç kız duydukları karşısında adeta büyülenmişti.
Birden bire güzelliğinin büyük bir usta tarafından dile getirilmesi onda bambaşka bir duygu uyandırmıştı. İstemeden ağzından şu sözler döküldü;
“- Ben Tanrıçadan güzelim!”
O anda gökyüzünde kara bulutlar belirdi. Kara bulutların arasından bir kartal çıktı ve süratle geyik yavrusuna yöneldi. Bir koşuşma oldu. Bir ok atıldı, Servi’nin sevgili geyiği vurulmuştu.
Halbuki oku atan avcı kartala nişan almıştı. Servi gidip oku çıkartmaya çalıştı. Ancak; olan olmuştu. Geyik kalbinden vurulmuştu.
Servi bu duruma çok üzüldü bu olayda kendini suçlu gördü.
“- Ben her zamanki gibi geyiğin yanında olsam, bu olay yaşanmazdı. Sevgili geyiğim gitti. Bir an güzelliğim için gururu kapıldım. Tanrıça ile boy ölçüşmek benim ne haddime!”
dedi. Acısı dayanılmaz boyutlara ulaştı. Günlerce bilinçsiz şekilde göl kıyısında dolaştı durdu. Bazı günler göl kıyısında gezerken, geyiğin gölde yüzdüğünü görüyordu. Sevgili geyiği onu derin sulara doğru çağırıyordu.
Bir gün ölüsünü göl kıyısında buldular. Onu bu tanrıçanın tapınağı üzerindeki küçük bir tepenin üzerine gömdüler.
Kısa bir süre sonra genç heykelci ile ustası onun mezarına bir demek çiçek koymak için gittiklerinde; Orada kocaman bir ağaç gördüler. Bu daha önce hiç görmedikleri cinsten ince uzun dalları olan bir ağaçtı. O ağaca Servi ağacı dediler. Adına şiirler yazdılar, heykeller yaptılar.
O gün bu gündür adı ölümüz güzelliğin bir anıtı olarak servi ağaçları her tarafta çoğaldı. İnsanlar onun kişiliğinde, hayatının pahasına yaşadığı derin acılara dayanamayan bir genç kızın hatırasını anmak için mezarlıklara hep Servi ağaçları ektiler.
Onun yeşerdiği toprağa hep gözyaşı döktüler.
Dolunayın olduğu gecelerde servi ağaçlarının gökyüzüne yükseldiğini görenler, onun hep göklere yükselme arzusunu hatırladılar.