9 Haziran 2017 Cuma

Mevlana'dan

  
NOHUT HİKAYESİ

Nohutun tencerede ateşten canı yandı mı, yukarıya doğru sıçramaya başar. Tencere kaynamaya başlayınca, her an hareket halinde olup tencerede yüzerce coşkunluk göstermeye başlar.
Nohut der ki:
“Neden beni ateşe attın, kaynatıyorsun? Madem satın adın, niye bu hallere uğratıyorsun?”
Nohutu pişiren de onu kepçeyle karıştırıp der ki:
“Hayır! Güzelce kayna, tencereden çıkmaya kalkışma. Hamsın, ayrılık ateşiyle piş de bir lezzetin olsun. Ben seni sevmediğim için kaynatmıyorum. Bir zevke, bir çeşniye sahip ol da gıda haline gel; yen, cana karış diye kaynatıyorum yoksa bu imtihan, seni horlamak için değil. Bostanda sular içtin, yeşerdin, taptaze bir hale geldin; işte o su içiş, bu ateşe düşmen içindi. Ey nohut, belara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne de sen kal! Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin. Gıda ol, kuvvet ol, düşünce ol.”
Nohut bu sözleri duyunca:
“Mademki böyledir ey hüner sahibi! Yardımcım ol da ben de coşup kaynayayım! Sen bu kaynatmada beni yapıp yoğuran mimarımsın. Kepçeni vur, karıştır, zira güzel iş görmektesin”der.
Hanım nohuda der ki:
“Ben de bundan önce senin gibi yeryüzü cüz’lerindendim. Ateş gibi yakıcı olan nefisle mücadeleyi kazanmanın zevkini tadınca, makbul bir insan oldum. Ben de bir zaman yeryüzünde ten tenceresinde kaynadım. Bu iki kaynayışla duygulara yaklaşıp ruh sahibi oldum. Seni de böyle terbiye ediyorum.Sen cansızlar alemindeyken sana hal diliyle derdim ki; ‘O mertebeden koş, yüksel ki, insanlık mertebesine gelesin, manaya mensup sıfatlar elde edesin.’ Sen cansızlıktan kurtulup canlı olunca, bu sefer de diyorum ki; ‘Bir kere daha coş, kayna da hayvanlıktan da geç! O dereceden, mertebeden yüksel.’’’


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder